Bu sitede yer alan çalışmaların hepsi kişisel gelişim amaçlı olup, tedavi edici özellik taşımaz. Mp3'lerde kullandığımız telkinler, uzmanlar tarafından hazırlanmış olup, sitemizde yalnızca amatörce seslendirilmeleri yapılır!

Paylaşımlarımız tamamen ücretsizdir!
Dilediğinizi download edebilirsiniz. Eğer isterseniz destek bölümlerimizde sorunlarınızı moderatör ve üyelerimize danışabilirsiniz...

Ücretsiz Mp3'lerimizi edinmek ve platformumuzdan en iyi şekilde yararlanmak için,

Lütfen "Kayıt Ol" a tıklayınız!

Join the forum, it's quick and easy

Bu sitede yer alan çalışmaların hepsi kişisel gelişim amaçlı olup, tedavi edici özellik taşımaz. Mp3'lerde kullandığımız telkinler, uzmanlar tarafından hazırlanmış olup, sitemizde yalnızca amatörce seslendirilmeleri yapılır!

Paylaşımlarımız tamamen ücretsizdir!
Dilediğinizi download edebilirsiniz. Eğer isterseniz destek bölümlerimizde sorunlarınızı moderatör ve üyelerimize danışabilirsiniz...

Ücretsiz Mp3'lerimizi edinmek ve platformumuzdan en iyi şekilde yararlanmak için,

Lütfen "Kayıt Ol" a tıklayınız!
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

Subliminal Telkinler ve Kubilay Aktaş

Aşağa gitmek

Subliminal Telkinler ve Kubilay Aktaş Empty Subliminal Telkinler ve Kubilay Aktaş

Mesaj tarafından Admin Çarş. Mayıs 26, 2010 6:54 am

Aşağıdaki metin, Kubilay Aktaş'ın Kuranterapisi.com adlı sitesinden alınmıştır. Kubilay Aktaş, subliminal tekniğini Kuran ayetleriyle hazırlamaktadır. Anlattıkları gerçekten de çok ilginç ve subliminal telkinlerin etkisini, nasıl hazırlandığını, içeriklerini en ince ayrıntısına kadar gösterir niteliktedir. Sunması Enug Forum'dan, yorumu sizden...

Telkinleri neden müziğin altına yerleştiriyorsunuz? Bu metot daha mı etkili?

Subliminal (Gizli Telkin) adı üstünde, mesajı doğrudan göstermemektir. Müziğin insanda latif duygular uyandırması ve direk bilinçaltını açması özelliklerinden dolayı, insan ruhunda bıraktığı etki yadsınamaz. Bu metodun amacı da soyut merkezlere ulaşmak olduğu için, bunu sağlayacak en iyi araç müziktir. Bu çalışmaları görsel metotlarla da uygulamak mümkün fakat yüksek bir teknik donanım gerektirdiği için tercih etmiyorum. Daha soyut olduğundan sesi kullanıyorum.


Subliminal (Gizli Telkin) yönteminde sizi farklı kılan nedir?


Kur’an, tasavvuf ve metafizik üzerine araştırmalar yapıyorum. 15 yıldır birçok radyoda programlar hazırladım. Esas ilgilendiğim saha metafizik. Bu konuda meditasyon, farkındalık ve doğu öğretileri üzerine eğitimler veriyorum. Aslında hepsi ya Kur’an ya da Resûlullah’a (asm) çıkıyor. İnsanlar işin mantığını anlıyor, sistem oturuyor. Ancak olayı yaşama geçirmek noktasında ya unutuyor ya da beceremiyorlar. “Peki nasıl olur?” dedim. Beni bilenler bilir, bedeli ne olursa olsun, hakikati hakikat ile yaşamak isterim. En radikal olduğum nokta budur. Osho’nun şu sözü beni derinden etkilemiştir: “Deneyimlenmeyen bilgi sana ait değildir.” Onun için yaşa dene ve gör, gerçekten öyle mi? Peygamberimiz: “Allah’ım, eşyanın hakikatini göster,” Hz. Ali (ra): “Görmediğim Rabbe secde etmem,” diyor. İşaret edilen ne?

İnsan gerçekten özeniyor. Siz de istiyorsunuz bunu doğal olarak. Yoksa dünyada âmâ olan ahirette de âmâ olacak. Şahsen ben olmak istemiyorum. Takdir-i İlâhî bu yöntem aklıma geldi. Etrafımız negatif telkinlerle çevrilmiş durumda. Zihin, egodan dolayı karmaşık şeyleri sever. Ama aslında hayatın sırrı kolaylık ilkesiyle açılıyor. Zorlaştıran biziz, zanlarımız…

Telkinde Kur’an’dan ayetler olur mu? İlk olarak oğlum Emir’de denedim. Oğlum Emir Maruf, küçükken çok ağlayan bir çocuktu. Yunus sesi altına ‘Lâilâheillallah’ ile ‘Ya Hayyu, Ya Kayyum’ zikrini ekledim. Çocuk bunu dinlediği an mışıl mışıl uyuyordu. İstisnasız belki 100 defa denemişimdir. Her defasında bu telkin cd’si ile uyuyordu ya da sakinleşiyordu.

İşte, bu çalışmalara ilk sevgili Emir Maruf vesile oldu. Daha sonra metafizik konularda danışanlara uyguladım ve yaklaşık 3 yıldır danışanlarıma sorunlarına yönelik hazırladığım bu cd’lerden veriyorum.

Nurun alâ nur. Celcelutiye zaten benim miracımdır. “Şeyhiniz var mı?” diyorlar. Var: “Celcelutiye ve işaret ettiği manalar,” diyorum. Oradaki şifreli harfler olsa dedim ve yaptığım çalışmalar içine bu kayıt tekniğini ekledim. Ve biiznillah oldu.

İşte benim farkım, insan telkinleri yerine İlâhî telkinleri koymak. Bütün keramet bu dualardadır. Allah himmetlerini üstümüzden eksik etmesin.

Ne tür müzik kullanıyorsunuz?

Bu tamamen telkinlerin içeriğine ve kişiye bağlı. Örneğin özgüvenle ilgili yaşanacak sorunlara keskin hatlı, iç huzur içinse new age tarzı müzikler seçiyorum. Otistik çocuklara yönelik bir çalışmamda, rahatlatıcı etkisinden dolayı yunus seslerini kullanmıştım. Tabiî hepsinin temel özelliği enstrümantal müzik olmasıdır.

En çok hangi konular üzerinde telkin cd’leri hazırladınız?

Hemen hemen her konuda. Birine örnek vereyim. Doğum problemi ve miyom rahatsızlığı olan yakın bir tanıdığıma, (Meryem Sûresi) Allah’ın Meryem’e tavsiyelerinin yer aldığı âyetin ağırlıkta olduğu bir telkin cd’si hazırladım ve doğuma kadar su sesi eşliğinde dinlemesini önerdim. İnanılması güç ama çok kolay bir doğum geçirdi. Hatta “İkinciyi doğuramaz, miyom buna izin vermez (çünkü tekrarlıyordu), çocuğun rahme tutunması güçtür,” inancının tam tersine ikinciye hamile kaldı ve sorunu çözüldü. Bu olay nedir ve nasıl olur derseniz İsra Sûresine kulak verin: “Biz, Kur’an’dan mü’minler için bir şifa ve rahmet olan şeyi indiriyoruz” (İsra Sûresi: 82)

Çocuk ve yetişkinler için nasıl bir yol izliyorsunuz? Konulardan da biraz bahseder misiniz?

Bu çalışmalar, yetişkinlere ve çocuklara yönelik iki ayrı kategoride hazırlanıyor. Özellikle çocuklara yönelik problemleri Radyo Programcısı Mehmet Yaşar çok iyi biliyor, psikolog danışmanları var. Kendisi 10 yıldır çocuk programları hazırlıyor ve bu konuda seminerler veriyor. Çocuklar için olanı onunla belirliyoruz. O çocukların dilini çok iyi biliyor.

Çocuklarda, sağlıklı uyku ve huzurlu gelişim, 0-6 yaş aralığına uygun psikolojik ve biyolojik sağlık için seçilmiş dua ve ayetler, psişik korunma ve nazar, esma mozaiği, ilahi kanallara yol açmak, hiperaktivite ve dengeleme, başarı ve sağlıklı ilişkiler, hafıza güçlendirme;

Yetişkinlerde, stres ve depresyondan kurtulma, manevi arınma ve huzur, bereket ve bolluk, ilim ve ruhani gelişme, metafizik (ruhsal) korunma, kanser ve tümür, şifa telkinleri, migren, içki, kötü davranış ve alışkanlıklardan kurtulma, aile içi iletişim, sağlıklı ilişkiler, duyu ötesi yetenekler, yaşam enerjisini yükseltmek ve üst bilince çıkmak, geçmiş bağımlı ilişkilerden kurtulma, sağlıklı hamilelik, kişilik geliştirme ve özgüven kazanmak gibi konularda hazırlanabilir.

Nasıl dinlemeliyiz?


Özel olarak başında oturmaya ve herhangi bir ritüel yapmaya gerek yok. Sadece müziği dinliyor ve günlük yaşantınıza devam ediyorsunuz. İsterseniz uyurken, yemek yerken ya da araba kullanırken. Hiç fark etmez. Siz müziği dinlerken altındaki (hazine) telkinler bilinçaltına akıyor. Ayetler veya dualar da bilinçaltı düzeyde sizde dönüşüm işlemini başlatıyor.

Sesin yüksek olması ile telkinler arasında hiçbir bağlantı yok. Zaten telkinler müziğin içine gizlenmiştir, duyamazsınız. Müziğin sesini duymanız yeterlidir.

Etkileri ne zaman görülmeye başlıyor?

Bir haftada olduğu gibi 21. günde de etkileri ortaya çıkabiliyor. Tabiî bu kişiye de bağlı. Garantili olması açısından, ilk 21 gün aralıksız dinlenir ve bu işlem üç kez tekrarlanır. Her 21 günde bir hafta ara verilir.

İlk olarak rüyalarınız değişmeye başlıyor. Rüya ve yakazalarda insanlar direk mesaj alabiliyor. Kur’an mucizeleri rüyalar veya yakaza tarzı olaylarda ben rehberlik ediyorum. Çok ilginç deneyimler yaşayabilirsiniz. Bilim dünyası bunları bir incelese, herhalde bize deli gömleği giydirir. Tam bir etki almak için özel formülleri kişiye özel hazırladığımız cd’lerde veriyoruz. Bunun yanında konuyu destekleyen 4 tane cd daha var.

Duymadığımız bir şey bizi nasıl etkiler?

Duyuyorsun aslında ama başka bir kulakla. O kulağa gidiyor telkinler. Onun dili ve duyuşu zahirî kulak ve dilden farklı. Rüyada ses yok. Ama duyuyorsun işte. Rüyada duyduğun kulağınla duyuyorsun. Özel çalışmalarla insan daha ne sesler, ne görüntüler görebilir. Hem de gözünün hemen önünde. Yeter ki varlığı doğru okusun ve istesin. Âlem tek bir kare ve bu tek kare içinde sonsuz görüntüler var. “Oraya uygun bir kulak, oraya uygun bir göz lazım,” diyor Üstad. Bizde alıcılar sadece zahirî duyular, kulak göz değil. “Gözleri vardır ama göremezler,” diyor Allah. Daha adını dahi bilmediğimiz ne latifelerimiz var. Bunlar her an alıyor ve veriyor, farkında değiliz. Kolun uyuşmuşsa, yok gibi hissedersin. Bu çalışmalar uyuşmuş olan kanallara masaj etkisi yapıyor.

“Kâinat küçük âlem, insan büyük âlemdir,” diyor Hz. Ali (ra). Meselenin düğüm noktası kaleyi içten fethetmek. Yoksa sahte benlik kapıyı açmıyor. İllaki tanıyayım istiyor. Hızır, benim bildiğim işleri yapsın, diyor. Biz onu devre dışı bırakıp, direk bilinçaltına yolluyoruz telkinleri. Çünkü bilinç, şimdiki hâliyle hasta. Bunu siz yapmayacaksınız. Âyetlerin rehberleri sizde bu işlemi yapacak. Onlar doğum doktoru ebe. Seni “Ama ben?” ve “Peki ben?” denilen o zandan kurtaracaklar. Çocuk annesinin karnında rahat. “Dışarı çıkmam,”diyor. Niye? Öleceğini zannediyor. Hâlbuki orada dursa ölecek ama bilmiyor. Komik işte…

Ailem dinlese, onlar da fayda görür mü?

Telkinleri dinleyen herkes ondan fayda görür. Bu, gül kokusunu ortama vermek gibidir. Herkes hissesine göre alır. Kelimelerin de kendine ait kokusu vardır. Hatta “Kur’an okuyan mü’min, turunçgil gibi kokar. Salâvat getiren, gül gibi kokar,” diye bir hadis var.

Nasıl ki büyük marketlerde ‘Al, daha çok al’ telkinleri var. Örneğin aile içinde sorunların var ve bir çıkmazdasın. Fatiha, Fetih ve Rahman Sûrelerinden, Cevşen’den, sorununa yönelik bir telkin cd’si hazırla. Bunları, güzel bir su sesinin altına, bilinçaltının algılayacağı 8 ilâ 12 hertz arasında kayıt et ve bir köşede çalsın. Bir hafta sonra ne olur biliyor musun? Evin aurası değişir. Biz bu ayetleri öylesine kelimeler zannediyoruz. Ama öyle değil. Onların hepsi canlı, hatta cisimleşebilir. Asrın insanı çok yüzeyde yaşıyor. Esas eğlence ve macera ruhani âlemlerdedir, bangi jumping yapmak, Everest’e çıkmak veya futbol izlemekte değil. O alemleri tefekkür edip her şeyin sahibine bağlı olmanın güveniyle yaşamaktır. Hayat sonsuz ve ölüm sadece geçiş kapısı. Bunu böyle bilen ve yaşayan insan için ölüm yok, kutsalların yolu vardır.

Peki ben direk Kur’an dinlesem olmaz mı?

Tabiî ki olur. Bizim çalışmamız bir alternatif değil, sadece farklı bir düzlem. Yaptığımız aşama tam olarak soruna yönelik ayetlerin seçimi, bunun Cevşen, Celcelutiye ve bazı telkinlerle desteklenmesi ve müziğin altına subliminal kayıt tekniği ile belli bir dalga boyunda eklemek.

Bizim yapmaya çalıştığımız, âyetleri bilinçli zihnin bulanıklığı ile kirletmeden bilinçaltına olanca safiyetiyle ekmek. Bilinç bir engel oluşturmasın, manayı kirletmesin, kendileştirmesin. Böylece güç artıyor. Çünkü arada engel yok, zihin direnç göstermiyor. Biz engeli aşıp direk bilinçaltı tarlasına giriyoruz.

Toplu yerlerde dinletsek de aynı etkileri alır mıyız? Çevremizdeki insanlar etkilenir mi?

Büyük alışveriş merkezlerinde ve televizyonda, hatta birçok müzik parçasının altında gizli telkin var. Kişiler şahsi çıkarları için hangi telkini vermek istiyorlarsa veriyorlar. O kadar çok filmde 25’inci kare var ki. Rock tarzı müziklerin çoğunun altında şeytan ve ateizm öven telkinleri mevcut. Bunları, ‘Gizle Telkinle Kur’an Terapisi’ kitabımın başında kısmen anlattım. Bizim yaptığımız, bütünün ve o insanın hayrına olan ayetleri oraya yerleştirmek. Bununla ilgili yaşadığım çok ilginç olaylar var, ancak burada anlatmak mümkün değil. Meselâ hapishanelerde su sesi altına yerleştirilen özel ayetler dinletilse ne olur? Mahkûmlar su sesi dinlesin veya başka bir müzik. Bence muazzam bir terapi olur veya toplum huzuru, sosyal barış ve farklı kültürlerin bir arada kardeşçe yaşamasına yönelik ayetler seçilse, özel kanal ve radyolarda müzik eserleri altına bu telkinler yerleştirilse ne olur? Bunlar çok derin çalışmalar. Bunları yapılmıyor zannetmeyin ama menfi kanalla kendi reklamları için yapıyorlar.

Şimdi kimse sopayla silahla savaşmıyor. Savaş telkin, bilinçaltını kuşatmaya yönelik savaş. Biz bu bölgeyi, kalp ve vicdan dairesini, Kur’an’a satmaz ve o tohumları ekmezsek, birileri sizin yerinize eker. Sistemde boşluk yok. Melekle doldurmazsan, şeytan doldurur. Bu kadar basit.

Peki etik olarak doğru mu?

Ben toplu telkin vermiyorum. Kişilere özel, bireysel telkinler hazırlıyorum. Zaten inanılmaz bir telkin altındayız, negatif telkinler olduğu gibi biraz da pozitif telkinler olsun. Denge olması iyidir. Bakın çizgi filmlerde o fon müziklerinin altında ne gizli telkinler var. O çocukların bilinçaltına neler ekiyorlar biliyor musunuz? Şeytanın orduları yanında Rahman’ın orduları da var. Hayır için çalışanlardan bahseder Kur’ân.

Tüm bunlar neticede kişinin iradesine bakar. O iç telkinleri ve sesi, nasibiniz varsa uygulayabilirsiniz. Ebû Cehil gördü, neyin ne olduğunu biliyordu ama iman etmedi. Tercih meselesi. Hani Bediüzzaman diyor ya: “Duâ ve tevekkül meyelân-ı hayra büyük bir kuvvet verir.” İşte bu da, insanın içerisinde hayra, iyiye doğru olan meyilleri bir nevi dua ile uyandırma ve kuvvetlendirme çalışması. Hiçbir insan tam anlamı ile robot değil. Robot olanlar da kötü telkinle zarar göreceğine, faydalı telkinle en azında uyansın. Bu çalışmalar bilinçaltını tamamı ile dengelemek üzeredir.

Kullandığınız başka dua veya telkin kaynakları var mı?

Bu konuda ana üç kaynak olmakla birlikte özellikle bazı durumlar için Risâle-i Nur ve Mevlanâ’dan bazı dualar ve telkinler kullanıyorum. Berhetiye duası var, o da çok etkili. Onun da esmalara bakan boyutu var. Onları da kullanıyorum. Örneğin 25. Lem’a, Hastalar Risâlesidir ve resmen manevi şifadır. Risâle-i Nur’un dili de hipnotik, direk bilinçaltına yöneliktir. Milton Erikson telkinlerine çok benzer. Kendisi Risâleyi görseydi, bunun bilinçaltı bölgeler yani iç dünya için hazırlandığını sadece bu cümle kalıplarından anlardı.

Peki neden özellikle alfa ritminde kayıt altına alıyorsunuz?


Beynin yaydığı dalgalar var: Alfa, beta, teta ve gama. Alfa dalgaları gevşeme dalga boyudur. Mesela uykuya geçerken veya meditasyon esnasında, insanlar gözlerini kapatıp tamamen sakin olduklarında beyin bu dalgayı yayar. İnisiye ve ökült ilimlerle uğraşanlar bu dalga boyunu kullanırlar. Bunlar hep yapılmış olan ölçümler. Kişilerde bu dinginlik bozulduğu an, alfa ritmi kaybolur. Bu dalga, beynin en güçlü yaydığı dalga boyudur. Alfa durumu, bilinçaltı yapı ile bağlantılıdır ki, metafizik çalışmalar da beyni alfa durumuna getirmek içindir. Riyazet, arınma, şifa çalışmaları, vb. Hipnotik telkinler de bu dalga boyunda olur. Bu, meditatif duruma girmeye bağlı. Bunun ses ve nefes eğitimleri, derin meditasyonları ve belli ritüelleri var, tanımak lazım. Çalışmaları yaparken telkinler veya ayetler bu dalga boyunda okunur. Bilinçaltının dalga boyu, arka kapının şifresi bu. Bu ritimle çalarsanız kapı açılır. Bu epey uzun ve derin bir konu…

EEG cihazlarında bu dalga boyları tespit edilmiş. Örneğin sara hastalarında bu düzensizdir. Hatta bu konuda yüzlerce defa denendiği halde sonucu değişmeyen bir deney var. Olay şu: Biri şifacı, diğeri sara hastası iki kişi EEG cihazına bağlanıyor. Şifacının dalga boyu çok düzenli, alfa iken; sara hastasınınki son derece düzensiz hatta patolojik olarak delta yayıyor. Bu şifacı, saralının elini tuttuğu anda hasta da alfa yaymaya başlıyor. Şifacıda düşme yok, etkilenmiyor, halen normal ve sağlıklı. Ama saralı olan hemen dengeye geliyor fakat el çekildiğinde tekrar deltaya dönüyor. Elini tutuyor alfa, elini çekiyor delta. İşte sana manyetik pas.

Ki sahabe, “Hz. Peygamber (asm), hasta olan bölgeye elini koyar ve dua ederdi,” diyor. Hani reiki var ya hoşlanmayıp, önyargı ile baktığımız… En büyük reiki üstadı İsa’dır (as), Muhammed’dir (asm).

İşte bu alfa insanda optimum denge halidir. Mesela Kur’an okuyorsunuz, direk alfaya geçersiniz. Çünkü hücreler 8 ilâ 12 devrelik bir uyum haline geçiyor. Alfa, hücrelerin düzenli yaydığı elektrik faaliyetidir. Dünyanın dönerken oluşturduğu manyetik dalga boyu da budur. Kâbe’de de bu dalga boyu vardır. Gerçi dünyanın son durumda yaşadığı olaylarla deltaya kaymış durumdayız ama amacımız bu çalışma ile alfayı daha da artırmak.

Başka hangi dalgalar var beynin yaydığı?

Beta var. O da stres anında kafamızı toparlayamadığımız zamanlarda yayılıyor. Alfa ve teta’ dan daha hızlıdır.13 ilâ 40 arası salınıyor. Delta da uyku devresinde açığa çıkıyor. En yavaş olan teta dalgaları ise uykunun ilk evresinde yayılıyor, 4 ilâ 7 kez salınıyor. Bir de son zamanlarda gama üzerinde çalışıyorlar. Daha çok algılama ve bilinç merkezi olduğu düşünülüyor. Bunlar sanki nefis mertebeleri ile de bağlantılı. Örneğin Allah dostlarının yanında veya mübarek beldelerde nasıl da huzurlu hissedersiniz kendinizi.

Varlık tek, sadece düzeyleri ve görünümleri farklı. Her şeyde aynı sistem işliyor. Önemli nokta onların dilini bilmek. Süleyman’ın (as) kuş dili bilmesi, varlığın tüm mertebelerinin dilini bilmesidir. Onun için bütün enerji düzeyindeki varlıkları kendine istihdam edebiliyor.

Şeytan herhalde beta yayıyor veya şeytani fikirler o şekilde işliyor.

Peki telkinleri dinlemeye nasıl başlayabiliriz?

İnsanın, önce ne istediğini bilmesi lazım. Arınma ve korunma telkinleri var. Öncelikle onlar dinlemeli. Bu tüm yapıyı dengeleyecek ve korumaya alacaktır. Daha sonra istediğiniz konuya uygun olanı seçebilirsiniz. Yaklaşık bir hafta gece gündüz çalacak. 70-80 saatlik dinlenme süresi vardır.

Bunlar temel telkinler mi?

Hedeflerinizin etkisini arttırmak için önce arınmaya ihtiyacınız var. Bir tür oruç gibi. İçeride olan ağırlıkların atılması lazım. Arınma bir tür bilinçaltı detoksu gibidir. Sonra bu durumu koruma altına alınmalı. Çünkü bunun üstüne binayı inşa edeceğiz. Temelin sağlam olması gerek. Saf fıtratının üstüne istediğin manayı miraç ettiğimiz zaman, bunu adı kemalat oluyor. Hz. Mevlanâ diyor ki: “Hak aşığı bedenini delik deşik eder, gönlündeki altın küpü bulmak için, sonra da o küple yeniden imar eder.” Ama bu sefer inşallah yıkılmamak üzere.

Eski ve atıl olan enerjilerin atıldı ve koruma altına alındın. Ondan sonra ne istiyorsun? Diyelim ki olumlu düşünmek istiyorsun, sezgini güçlendirmek ya da korkuların var kurtulmak istiyorsun. Konu başlıkları çok, hatta sonsuz. Çünkü Kur’an sonsuz. Kişiler bize tam olarak ne istediklerini söylüyorlar ve biz de o kişiye özel telkin cd’si hazırlıyoruz. Bazıları standart, bazıları kişiye özel.

Bu noktayı belirtmem lazım. Şimdi danışan diyor ki: “Özgüvenimi geliştirmek istiyorum.” Bu kişi bize önce kısaca hayatını yazıyor. Kendince özgüvensizliğinin sebeplerini ve hayatında ne olursa bu sorunları aşabileceğini yazıyor. Bunlar test şeklinde veya sadece anlatılıyor. Kişinin yazdığı metinde ve anlattıklarında sorunun çözümü ile ilgili ipuçları var. Bu metni psikolog arkadaşlarımla birlikte tahlil ediyoruz. Onlar, işin psikoloji boyutuna, bense manevi noktada hangi ayet ve duygu durumunun karşılığıdır ona bakıyorum. Barıştığı noktalar nedir? Ortak karar neticesinde bir ayet ve dua konsepti hazırlıyoruz. İşte ana metine bu yaptığımız tespitler ekleniyor ve sonra da seslendiriliyor.

Ayetler meal olarak mı, yoksa orijinal mi seslendiriliyor?

Kesinlikle orijinal Kur’an. Zaten etkisinin güçlü olması da buradan geliyor. Bunu çok derin metafiziksel deneyimlerde tespit ettim. İnsanın bilinçaltı dili Kur’anca, yani Rabbça. Peat denilen bir yöntem var. Buna mutlak kabulleniş içinde boşluğu deneyimlemek diyebiliriz. İnsan bu teknikle boşluk deneyimi yaşıyor ve o konumdaki bir kişinin Kur’an okumayı bilmemesine hatta bu konularla ilgili olmamasına rağmen, ağzından Yasin Sûresi’nin ilk 8 ayetinin döküldüğünü biliyorum. Bazıları da irade dışından Bakara Sûresinin ilk 5 ayetini okuyor ve hatta kendi sorununa yönelik hangi ayetin okunması gerektiğini söylüyor. Çok ilginç deneyimler var. İnsan tam anlamı ile bir gizem.

Cennet dilinin Arapça olduğuna dair hadisler var. Farsça, Aramice ve Arapça… Bu dillerin vurguları ve insan aurasında bilinçaltında bıraktığı etkiler çok fazla. Hatta insanlığın ilk dilleri bunlar. Yani biz, DNA’mızda Hz. Adem’den (as) bu yana olan kalıpları vibrasyona getiriyor, onları Kur’an ile uyandırıyoruz. Bir God kelimesi Allah kelimesinin yerini tutmaz veya oku kelimesi, ‘ikra’nın. Meal vermek anlamak içindir. O da zihinseldir. Kendincedir. Onun için orijinalin yerini hiçbir şey tutamaz. Her şeyden önce arınma ve korunma cd’leri dinlenilmeli. Sonra özel konular seçebilirsiniz. Bunlar katalizör gibidir.

Bu telkinlerin etkili olmayacağını düşünenler olabilir.

Benim yaptığım yeni bir şey değil. Dünyada yaygın bir şekilde kullanılıyor zaten. Benim farkım Kur’an’ı, Cevşen’i ve Celcelutiye’yi işin içine katmak. Yani olayı daha keskin ve varlıkla bütünsel bir hâle getirmek. Telkin ve subliminal kayıt zaten çok eskiden beri var. Dünyada binlerce konuda hazırlanmış telkin cd’leri bulabilirsiniz. Benim yaptığım kısaca:

* Kur’an telkinleri, yani ayetleri, Hz. Peygamber’in yaptığı duaları, Cevşen, Celcelutiye ile ve çok özel zatların bazı dualarını da katarak orijinali ile bilinçaltına yollamak.


* Alfa ritminde 8 ilâ 12 hertzlik kayıtla ve belli bir ritmotransla okumak.

Bu çalışmanın farkı bu. Onun için evrensel ve kalıcı. “Kuran ve mü’min ikiz kardeştir,” hadisini iyi tefekkür etmeli. İstisnasız her insanın içine Kur’an şifrelenmiştir ve bilim ilerleyen dönemde bunu tespit edecek. Hatta Pakistanlı Müslüman bir bilim adamı, genetik mühendisi, DNA üzerinde yaptığı çalışmalarda DNA’nın P19 numaralı kodonlarında Alak Sûresinin yazılı olduğunu tespit etti. Evet insan DNA’sında Kur’an yazıyor. Dikkat edin, P19 ve Alak Sûresi. İlk inen sûre ve 19 ayettir.

Amerika’da çalışmalarını yürüten Müslüman bilim adamı Ahmet el-Kadi, Kur’an’ın insan üzerindeki fiziki tesirinin şifa olup olmadığını araştırdı. Burada kullanılan aletler, çok hassas ve son teknoloji, Boston Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde yapıldı. Aletlerin özelliği EMG yani elektromyografi, deri iletkenliği ve kas sinir aktivitesini, electrodermal response nefes alışverişi ve kalp atışını ölçüyor. PPG photoelectric pletshysm graphy kan basıncı ve akım hızını, EEG ise beyin dalgalarını ölçüyor. Bunlar elektrotlarla deneklere bağlandı. Araştırma için yaşları 17 ila 40 arasında değişen, hiçbir şekilde Arapça bilmeyen kadın ve erkekleri seçti. Araştırmanın ilk bölümü 42 seans sürdü ve her seansta 5 deney yapıldı. Deneyler toplam 210’u buldu. Kur’an’la birlikte Kur’an’a ses, ton ve kelime yapısı olarak çok benzeyen parçalar da dinletildi. Tabiî ki bunlar düzenli olarak değişiyordu ve dinlenen materyalin ne olduğu kesinlikle gizli tutuluyordu. 40. deneyde ise gönüllülere hiçbir şey dinletilmedi ve rahat bir şekilde otururlarken, vücutları üzerinde aynı araştırma yapıldı. Gerilim azaltıcı tesirin sadece insanların dinlenmesi sırasında olup olmadığı tespit edilmek isteniyordu. Bir fark görülmedi. Fakat dinlenen parçanın Kur’an olması halinde, gönüllülerin vücutlarında ne oluyorsa oluyor ve olağanüstü bir gerilim azalmasıyla beyin dalgaları normale dönüyordu. Kur’an dinlendiği anda deneklerin yüzde 97’sinde vücut bir anda optimum, yani denge seviyesine geliyordu. Arapça’nın yanında İngilizce tercümesi, Arapça’ya yakın ses tonları ve kelimeler de kullanıldı. Ancak hiçbiri Kur’an’ın orijinalinin sağladığı etkiyi gösteremedi. Bu araştırma, Kuzey Amerika İslam Tıp Kongresi’nde çok büyük bir ilgi ile karşılandı.

Bu araştırmanın üstüne daha birçok deney yapıldı. Konu üzerinde çalışan bilim adamlarının ortak görüşü şu oldu: “Kur’an’ı dinleyen insanları tesadüfe yer bırakmayacak derecede inceleyen bu aletler, her seferinde aynı şeyi dile getiriyor. Allah kelâmı karşısında vücudun gerilimi kaybettiği, kan dolaşımının artığını, kalp atışları ve deri ısısının normale düştüğünü gösteriyor. Ayrıca insanda bağışıklık sistemi güçleniyor. Bu çalışma, kanser dahil birçok hastalığın korunma ve tedavisinde, Kur’an üzerinde durulması gerektiğini ortaya koyuyor. Yani tüm vücut optimum olması gereken seviyeye geliyor. Üstelik bu insanlar ne dinlediğini bilmiyor.” Evet Kur’an’ın Allah’ın kelamı olduğu vücuttaki zerreler tarafından tasdik ediliyor ve dinletilen diğer seslerde meydana gelmeyen tesirler, Kur’an dinlenmeye başlandığı an ortaya çıkıyordu. “Biz Kur’an’ı insanlara rahmet ve şifa olarak gönderdik.” (İsra Suresi 82. ayet) Bunlarla ilgili yapılan yüzlerce örnek ve deney var. Bunların kısmen bilindiği ve işin bu boyutuna inanıldığını düşündüğüm için detaylara girmiyorum.

Kur’an, 1001 esmayı içinde bulunduran Cevşen ve aslı vahiy olan Celcelutiye, insan bilinçaltına sembolik olarak kodlanmıştır. Bunlara farklı bir düzlemde tam uyumlu hale gelmek için bu çalışmamız bir teknik geliştirmiş, önemli sonuçlar da alınmıştır. Sakın yanlış anlaşılmasın, diğer kişilerin yaptığı telkin çalışmaları kalıcı değil demek istemiyorum. Onlar da etkili ve güçlü ama takdir edersiniz ki Kur’an telkinleri yanında esamesi okunmaz.

Telkinlere inanmak etkiyi arttırır mı?

Şimdi şöyle bir durum var: İnansan da, inanmasan da bu âyetler bilinçaltına akar. Bediüzzaman “Gafletle yapılan zikirler dahi feyizden halî (yoksun) değildir,” der. Yani elektrik çarpar mı çarpmaz mı, bunun inanıp inanmamakla ilgisi yok. Bu bir kanun, çarpar. Telkinler de öyle, bilinçaltına girer. İnce ve hassas noktası şu: Sen bilinçaltının yeni yapılanması ve pozitife kanal olması ile bilincine yansıyan telkinleri yaşantına kabul ediyor musun etmiyor musun? Biz sadece senin istediğin manayı, o çiçeği daha da güçlendiriyoruz. İstemediklerini de dönüştürüyoruz. Yani ayetler bunu yapıyor. Daha önce istemediklerin yüzde 75, İstediklerin yüzde 25’di. Şimdi oranları tersine çeviriyoruz. Buna rağmen sen bile bile gidip o çiçekleri yolarsan, yapacak bir şey yok. İnatlaşmamak lazım. Biz robot değiliz. Aklın ihtiyarı burada alınmıyor. Sadece akl-ı selim sağlanıyor. Hatta daha derinde ve devamında tam anlamı ile mutmainiyete erişebiliyorsun. Bu çalışma bir tür barajı atlatmak gibidir. Seni destekler. Neticede senin iraden devrede. Hani “Rabbinin ordularını ancak kendisi bilir,” diyor ya ayette. Bu kanun da, Allah’ın bir tür ordusu. Kime niyet, kime kısmet derler. Senin dinleyip dinleyememen de tesadüf değil. Olmaz, saçma diyebilirsin. Demek ki nasibin yokmuş. Öbürü dinler, demek ki nasibi varmış. Neden bu kadar emin konuşuyorum biliyor musun? Çünkü işin içinde Kur’an, Cevşen ve Celcelutiye var. Onlara havale edilen bir dava, en güzeli ile sonuçlanır. Sonuç nasıl olur, o ayrı. Sorun o değil. Sorun ayetlerin bilinçaltına tüm safiyeti ile girmesi. Gerisine karışılmaz. Senin için en iyisi olacak şüphen olmasın. Ama kurallara tam olarak uymalısınız. Üç gün dinleyip kesmek bir netice vermez. Bu denenip sonuç alınmış bir ilim. Dünyada kişisel gelişim telkin çalışmaları bu teknikle yapılıyor. Belli bir süresi var.

Ses seviyesi ne olmalı?

Seviye çok fazla olmamalı. Çok açarsam etki artar diye bir şey yok. Hatta çok açtığınızda arada ayetleri duyabilirsiniz. Duyduğunuz anda kısın, bilinç orada olanın farkına varmasın. Müziğin sesini duymanız yeterli. Örneğin iş yerinde dinlerken kısık sesle kimse rahatsız olmaz.

Bu çalışmanın herhangi bir zararı var mı?

Kesinlikle var. Şeytana ve seni üzen şeylere zarar verir hatta yok eder biiznillah. Ayetlerin kime zararı olabilir ki. Burada önemli olan nokta, altta kullanılan seslerin depresif olmaması. Onun için ben ağırlıklı olarak doğa sesleri, su sesi, yağmur ormanları, özel hazırlanmış hipnotik fonlar, ney sesi ve insanda ulvî duyguları açığa çıkartan new age, etnik müzikler ayrıca klasik müzik(Mozart, Beethoven, vs.), saz semaileri ve mevlevî ayinlerini seçiyorum.

Zararlı olan telkinler asitli içecek dolu bir bardağa benzer. Biz bu bardağın içine yavaş yavaş su dökersek, bir süre sonra asitli içecek tamamen gider ve yerinde su kalır. İşte yaptığımız tam olarak bu.

Bu telkinlerin etkilerinin ortaya çıkıp çıkmadığı nasıl anlaşılır?

Öncelikle kişinin bedeninde bir kıyama kalkmak diyebileceğimiz dikleşme görülür. Daha önce sırtında ağırlık bulunan ve yere yakın yürüyen haliniz gitmiş, daha net farkındalık sahibi bir birey gelmiştir. Cilt de daha berrak ve sevgi yüklü bakışlar kendini gösterir. Bu biyolojik olarak fark edilir düzeydedir. Düşünsel olarak da o eski, gereksiz ve rahatsız edici düşünceler, alt fondan akan cızırtı gibi olan ve irade harici gelen duygularda ciddi bir azalma, hatta kesilme olur. Son olarak da, kesinlikle tarif edilemeyen, dış faktörlere bağlı olmayan bir güven ve dinginlik hissi içinde olursunuz. Daha kabul edici, bağışlayıcı ve uyumlu.

Bu ilk iki cd’nin etkileri. Daha sonra bunun üstüne, özel olarak istediğiniz model varsa, onların etkileri de hazırlanan âyet ve seçilen duâlara göre olmaktadır.

Telkinler ne kadar zaman sonra bırakılmalı?

Bilinçaltında bir bilginin alışkanlık, yani refleks haline gelmesi için gerekli süre, yaklaşık 21 gündür. Ben şöyle tavsiye ediyorum: 21 günden sora günde bir saat dinleyin. Zaten içsel konuşmalar ve öz benlikle diyaloğa geçileceği için artık bir süre sonra tüm sistem oraya havale edilir. Biz oraya kapı açmak için yapıyoruz zaten tüm çalışmayı. Hani uzaya çıkan füzelere yedek yakıt tankı koyarlar. Sürtünmesiz ortama girdikten sonra yani atmosferin dışına çıktıktan sonra bunları taşımaya gerek yoktur. Dolayısı ile 21 günün ardından etki alındıktan sonra günde bir saat dinlenebilir. Üst bilince sıçradıktan sonra zaten bu süreç otomatik olarak seleksiyona uğrar veya farklı bir format alır.

Telkinleri dinliyorum, etkisini de görüyorum, ancak bazen kendimi eski düşünceler içerisinde buluyorum.

Bakın daha ilgincini söyleyeyim size: Telkinler dinlenmeye başlandığı anda, enteresan, daha önce olmadık düşünceler bazılarında daha da artıyor. Bu, arınma sürecinin bir parçası. Hz. Mevlânâ diyor ki: “Sen kendini duru pak zannediyorsun ama dibin çamur bağlamış.” Bilmediğimiz, adını dahi koyamadığımız o kadar çok klasörden etkileniyoruz ki. Bize musallat olan bu alışkanlığın veya düşüncenin temeli belki de çok küçükken, hatta anne karnında iken yaşadığımız bir olay. İşte siz bu telkinleri dinlerken, bu ayetler işi kökünden hallettiği için, yani havuza dibinden suyu verdiği için değişik duygu kabarımları oluyor. Bu herkeste olmuyor. Ancak olursa, bu sürecin bir parçası.

Değişimi kendinde hissetmesine rağmen, zaman zaman eski düşünceleri veya alışkanlıkları hissetmek… Mehmet Kırkıncı söyle bir şey demişti Ramazan için. Ramazan’da şeytanlar bağlanır ve insana zarar vermez. Ancak kalp mağarasında onun sesi o kadar çok vardır ki… Şimdi sesi kesik olmasına rağmen yankıları devam ediyor. Depremde de öyle değil midir, ana depremden sonra artçıları sürer.

Şunu bilmek lazım: Hayatta hiçbir şey, birden bire başlamaz, birden bire de kesilmez. Oval bir süreç vardır. Ki bunun adı sabırdır.

Bu herkeste olmuyor. Ama farkında değiliz. Ancak bilinçaltı alışkanlıklarının gittiğini görünce tepki gösteriyor. Düşünsene, yıllarca karanlık ve kokuşmuş odada kalmış bir adamı güneşin, denizin ve bol oksijenin olduğu yere çıkaracaksınız… Pek gelmek istemeyebilir, az bir direnç gösterecek tabiî ki. Bunlar hep sürecin bir parçası. Ama geçicidir.

Ayetlerin hiç sesi gelmiyor ya da bazen yakalıyoruz ama çok az geliyor? Müzik sesi daha baskın. Duymadığım telkin beni nasıl etkileyecek? Acaba bize verdiğiniz dosya mı hatalı?

Zaten subliminal telkinlerin amacı bilinçli zihnin direncine takılmadan ayetleri bilinçaltına ekmek. İnsanda duyan, sadece kulak değil. Ruhun hayat dairesinde ve insandaki daha derin bilinçte yer alan latifelerde şimdiki gördüğümüzden daha çok gören, şimdiki duyduğumuzdan daha çok duyan latifelerimiz var. Bilim bunu tespit etmiş. Bu fonlar altına, belli dalga boyunda ve ritmotransta okunan ayetler bilinçaltı tarafından kesinlikle duyulur. Beyne bir saniyede 400 milyar bitlik bilgi geliyor. Ancak 2000 tanesi, bilinçli zihin tarafından fark ediliyor. Daha fazlası ile bilinçaltı yapı ile bağlantılı olan çok derin bilinçte kayıt altına alınıyor ve uygulamaya konuluyor. Zaten bizim hedefimiz, ayetleri oralara, olanca saflığı ile yollamak. Düşünsene, saraya gireceksin ancak kapıda kocaman bir engel var. Kimseyi içeri almıyor. Ancak kendi tanıdığını, bildiğini içeri alıyor. İşte nefis ve ordusu, ayeti, hakkı, hakikati görünce almak istemiyor. Biz ne yapıyoruz? Arka kapıdan sokuyoruz bunları. İçeriden de sarayı fethediyoruz.

Peki ayetlerin subliminal yani gizli olmasının başka ne gibi faydaları var? Ben yine de telkinleri duymak istiyorum.

Bunun başka faydaları da var. Çok daha kolay dinlenebiliyor. Mesela iş yerinde insanlar telkinleri direkt dinlemekten çekinebilir. Ayetler, müziklerin içine gizli olarak yerleştirildiğinden dolayı verim daha da artıyor. Zihin ayeti kendi anlayışına göre değil, ayetin saf hali ile bilinçaltına aktardığı için etkisi çok daha güçlü oluyor. Yani Allah kelimesi geçtiğinde kişinin kendi kafasındaki ‘tanrı’ değil, Alemlerin Rabbi olan Allah’ın marifeti, bilgisi direk akıyor.

Burası çok kişi tarafından sorulacak, onu bildiğim için tekrar ediyorum. Bilincimizin bulanıklığı ile değil, ayetin saflığı ile onu bilinçaltımıza alıp yeşermesini sağlamaya çalıştığımız için telkinleri duymuyoruz. Burada telkinleri algılayan bilinçaltı. Düşünsenize, sürekli aynı şeyi dinlerseniz, günde 1 saate yakın çalacak, bir süre sonra zihin ona bir kılıf bulur, onu kendileştirir veya bir şeye benzetir. O zaman ayet saf hali ile değil, sana göre bir mana ile bilinçaltına akar.

Peki hazırlanış aşamaları nelerdir?

Öncelikle kişi arınma ve korunmayı dinlemeli. Bunların ikisi peş peşe konup dinlenebilir. 15 gün bunları dinledikten sonra bilinçaltı hem eski düşüncelerden korunmuş hem de o durumu korumaya yönelik bir durum belirlemiş oluyor. Yani arınma ve korunmadan sonra kişinin isteğine göre âyetler, Cevşen ve Celcelutiye’den bölümler seçiliyor. Daha sonra gerekirse bunlar telkinler ile de destekleniyor. Yani metin bu şekilde hazırlanıyor. Daha sonra bunlar belli bir ritim ile kayıt altına alınıp, üzerinde gerekli ses teknik çalışmaları yapılıyor. İstenilen müzik, su, yunus, deniz, dalga, ney sesi, new age tarzı , klasik müzik, sanat müziği vb. kişiye göre değişir. Müziklerin altına telkinler gizleniyor.

Peki dinleyene bunların müziksiz halini veya metinlerini de veriyor musunuz?

Tabii ki cd’ler size geldiğinde bunların hem metinleri hem de müziksiz sadece saf okunmuş halleri geliyor. Ancak siz sadece müziği dinliyorsunuz. Bazıları müzikle birlikte metni okuyor veya sadece müziksiz olan ses kaydını dinliyor. Hayır… Bunlara sadece bir kereliğine bakmanız, yani ben bu müziğin altında ne dinliyorum, bilmeniz için veriyorum. Yoksa birlikte dinlemek veya okumak için değil. Hatta daha sonra, bir kere okuduktan sonra, o dosyayı silebilirsiniz.
Admin
Admin

Diyorum ki Diyorum ki : Hipnoz forum yeniden sizlerle...
Erkek Koç
Mesaj Sayısı : 156
Doğum tarihi : 05/04/91
Kayıt tarihi : 21/01/10
Yaş : 32
Nerden : Sakarya

https://hipnoz.ace.st

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön

- Similar topics

 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz